Anasayfam Yap | | | RSS | | | Sitene Ekle | | | Mobil |
![]() |
GÜLTEN DOĞRUYOL İNCESU -
gulten-dyol75@hotmail.com DEĞERLİYMİŞ… 15 Ocak 2021 - 110 okunma |
DEĞERLİYMİŞ… Hava kapalı. Kocaman ağaçların gövdeleri ıslak. Yağmur durdu gibi ama ağaçların kalan yapraklarından damlayan suyun toprağa düştüğü an çıkardığı sesi duyuyorum. Islanan topraktan yaşamın kokusu geliyor, çekip dolduruyorum ciğerlerime. Sadece doğanın çıkardığı sesler var. Hafif esen rüzgarın ağaç dallarında yarattığı çıtırtılar, arada bir kuş cıvıltısı. Yerler sarı, turuncu ve kırmızıya çalan yapraklarla dolu. Soğuyan havayla birlikte böcekler etraftan çekilmiş. Birkaç iri siyah karınca var ağaçların kabuklarında gezinen. Onların da acelesi var belli. Ağaçların kabuklarına dokunuyorum. Yaşlı bir insanın tenindeki derin çatlaklar gibi. Elim ıslanıyor. Hava biraz serin ama soğuk değil. Yerde, yaprakların arasında Şirinler Köyü'nün evlerine benzeyen mantarlar var. Sanki başlı başına sonsuz bir evreni gizliyor bu orman. Yakınlardaki küçük derenin suyu yağmurla birlikte artmış. Dere görünmüyor ama şırıltısını duyuyorum. Yok yok, ben okuldayım. Bu orman nerede mi? Kafamın içinde. Ve artık senin de kafanın içinde. Kapat bak gözünü, ıslak toprağın kokusunu, dalların çıtırtısını hatta akan derenin şırıltısını bile duyacaksın. Ve o yaşlı ağacın kabuğundan gelen ıslaklığı sen de elinde hissedeceksin… Mevzuyu nereye bağlayacağım, hiçbir yere... Çünkü en az mevsimler kadar, onu yaşayanlar da değerliymiş… Çok sevdiğim siyah bir postalım var, kar, yağmur, kış derken ayakkabı yıpranmış, rengi değişmiş, yıllar önce ağabeyim almıştı, kıyamıyorum, dedim şunu bir boyatayım, kendine gelsin, bari biraz güzel görünsün, işte neyse, Davutpaşa kapalı cadde girişinde sıralı ayakkabı boyacıları var, oturuyorsun tabureye, ağabeyler, amcalar da boyuyor, yepyeni yapıyor potinleri... Şans bu ya, boştaki tek ayakkabı boyacısı, kalın, kütük gibi bir kitap okuyor, sordum, rahatsız etmiyorum değil mi? Gel otur bacım dedi, kafasını kitaptan kaldırarak, böyle pos bıyıklı, kasketli bir emmi, sonra bir de çay söyledi, elimde çay, devamında ayakkabım boyanıyor. Ancak tek eliyle boyuyor, diğerinde kitabı okumayı sürdürüyor. Haliyle boyayı taşırdı. Dedim, dayı, boya taştı, ayakkabıyı aştı. Hafif sinirlendi, ama yine de gözleri muzip, dedi ki; Şu çöplüğe dönmüş postalın, benim kitabımdan daha değerli değil, hem kitabın en heyecanlı yerindeyim. Ne diyeceğim, peki, haklısın dedim. Birkaç sayfa daha okudu, ikinci çay da bitti. Boyalı elleriyle rengini değiştirmiş kitabını kenara koydu, sonra benim postallara devam etti, eskisi haline döndürdü kısa sürede... Mevzuyu nereye bağlayacağım, hiçbir yere... Çünkü bırak ayakkabı boyacısını, metroda, vapurda, kafelerde, neredeyse kimsenin elinde artık kitap görmüyorum, demek ki neymiş, en az kitap kadar, onu okuyanlar da değerliymiş… |
Yorumlar
(0):
|
Yorum Ekle |